25 Ağustos 2017 Cuma

Miyuki Takı yapımı

Miyuki boncuklarından satın almalısınız her boncukla olmaz. Olur ama diğer boncuklar eşit olmadığı için güzel durmaz. Miyuki boncuklar diğer boncuklara göre pahalıdır. Altın ve gümüş renkleri diğer renklere göre daha pahalıdır.
Boncuk iğnesi almalısınız. Uzun miyuki iğneleri daha kullanışlı.
İp kopmayan sağlam transparan veya ten rengi ipleri her renk boncukla rahatlıkla kullanabilirsiniz.
Hepsi bu.
Şimdi malzemelerimiz tamamsa boncukları örmek için kullanılan teknikler var. Ben kendi kendime youtube ve bloggerlardan faydalanarak öğrendim. Eskiden Türkiye de yaygın değildi hep yabancılaran öğrendim o nedenle.
En yaygın kullanılan teknik peyote: Bir boncuk atlanarak diğer boncuğun içinden geçerek örülüyor.
Brick stich (Tuğla tekniği) : Bir sıra içinden geçerek yaptıktan sonra üst sıralar boncukların aralarındaki iplerden geçilerek örülüyor.
İlk başta bunlarla başlar öğrenirseniz diğer teknikleri kolaylıkla anlar ve yaparsınız.
teknikler için resim daha sonra ekleyeceğim.
Sevgiler...

8 Ağustos 2017 Salı

Üftade Hazretleri (k.s)


 


 

“Çağırıldığıma inanıyorum… Sevgi ve saygıyla”Sezen AKSU
Bunu Sezen Aksu Üftade Hazretlerini ziyaretinde ziyaretçi defterine yazmış. Sadece o değil başka ünlülerin de yazıları var. Ayrıca her gün bir çok ziyaretçisi var. Üftade Hazretleri bu dünyadan göçmüş ama hizmet etmeye devam ediyor.
Türbesine plansız gitmiştim. Ama o kadar çok şey vesile oldu ki Allah benim oraya gitmemden başka çıkış yolu bırakmamıştı ve bende şükür ki oraya gidip dua etme lütfuna eriştim. Bu kıymetli zatın daha önce adını dahi duymamıştım. 1 yıldır yaşadığım sıkıntının sebebini bir türlü çözemiyordum. Allah a şükreden biriyim, kimse için kötülük düşünmem öyleki düşmanıma bile dua ederim Allah hidayet versin diye. Buna rağmen Allah (c.c) acaba neden benim haksızlığa uğramama izin verdi diye kalbimden geçiriyordum sürekli. Cevabımı bulamıyordum ta ki Üftade Hazretlerinin türbesine gidene kadar. Orada dua ederken ettiğim dua benim yıllardır ettiğim duaydı. Başıma gelenler de o duamın kabulüydü. Yani kötü sandığınız şeyler aslında sizin iyiliğinize hatta ettiğiniz bir duanın karşığıydı. Kendimi çok farklı hissettim. İçim o kadar doldu ki etraf kalabalık olmasa hüngür hüngür ağlayacaktım. Sessizce camın kenarında oturan arkadaşımın yanına gittim kendimi tutamadım ne kadar uğraşsam da ağlayarak yaşadığımı ona anlattım.
Allah bunu anlayabilmem için beni neden oraya yönlendirdi, bana neden orada cevabımı verdi bilemiyorum. Sanırım Üftade Hazretlerini tanımamı istedi. Şimdi bende onu araştırıyorum araştırmaya devam edeceğim. Yeni bilgiler öğrendikçe sizlerle de paylaşırım...
16. yy. da Bursa’da yaşayan büyük Sufilerden Celvetiyye Tarikatı’nın Pîri Mehmed Muhyiddin Üftade Hazretleri’nin (1490-1580) en seçkin müridlerinden biri Aziz Mahmud Hüdayi, diğeri ise Kemal Dede’dir.
“Celvetiyeninpiri olan Üftade Hazretleri  ihtilat hayırdır (cemiyet içine katılmak hayırdır) deyip celvet prensibini bizzat yaşamış, gençlik yıllarından vefatına kadar müezzinlik, imamlık ve irşat hizmetleriyle devamlı olarak meşgul olmuş, halkın arasına girmiş ve insanlardan kopmamıştır. Yine devlet adamlarıyla ve padişahlarla olan yakınlığı da bu meyanda zikredilebilir…ÜftadeHazretleri,Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul’a davet edilmiş İstanbul’a gittiğinde büyük bir hürmetle karşılanmıştır.
ÜFTÂDE MEHMET MUHİTTİN (Şeyh)
(Bursa 1479 - ay. 1580) Tarikat ehli, Celvetiye tarikatının kurucusu, şair. Manyaslı Mehmet Efendi'nin oğludur. Ailesi ipek bü-kerek geçimini sağlamakta idi. Aile bütçesine katkı amacıyla genç yaşında bir "kazzaz" (ipek tüccarı) yanında çalıştı, ancak bu işi bir türlü sevemedi. Önce ustasının ve aynı hafta içinde babasının birbiri ardından ölmesi üzerine bir süre daha bu iş¬te çalışarak, annesi ile iki kardeşinin geçimini üstlendi. Ancak bir süre sonra erkek kardeşi öldü, kız kardeşi evlendi ve annesi de kızının yanına gitti. Böylece yapayalnız kalan Ü. kendini tam anlamıyla dine ve tasavvufa verdi. Bu döneminde, akta
rınılara göre Hızır Dede'nin müridi oldu (Bak. HIZIR DEDE). Bu kişinin ölümünden sonra da "şeyh-i ekber'1 (ulu şeyh) olarak bilinen Muhittin Arabî'den yararlandı. Önce Ulucami'de müez¬zinlik. sonra Doğan Bey Camisi'nde imamlık görevinde bulundu. 40 yaşına gelinceye değin Alipaşa mahallesi yanındaki Araplar mahallesinde oturdu ve sürekli kendi¬ni yetiştirmeye çalıştı. Bu arada hizmetleri karşılığı olarak kendisine 2 akça aylık bağlandı. Aktarımlara göre "Üftâde" sanı, işte bu 2 akça aylığı kabul edişine üzülen şeyhi Hızır Dede tarafından düşünde kendisine veril¬di. Olgunluk çağında Uludağ'ın eteğinde zaviyesini açtı, Celvetiye tarikatını kurdu (Bak. CEL\/EThrE), burada bir cami yaptırdı. 1576'da, Bursa'da kadılık görevinde bulunan Aziz Mahmut Ilüdâî, ona bağlandı. Üç yıl kadar hizmetinde bulunarak icazetini aldıktan sonra İs¬tanbul'a gitti ve tarikatın bir zaviyesini de orada açtı -Celvetiye'nin asıl tanınmasını sağlayan bu Aziz Mahmut Hüdâî'dir-. Aziz Mahmut Hudâî'nin koruyucusu olan Mu¬rat III. (salt. 1574 - 1595) tarafından Bursa'da dergâhında ziyaret edildi, öldüğünde camisi yanındaki türbesinde defnedildi.
Aynı zamanda güçlü bir şair olan Ü, di¬van kalıpları yanında hece ölçüsünde ve son derece an bir dille şiirler yazmıştır. Türbesinde sandukasının başucvnda bulunan Aziz. Mahmut Hudâİ'ye ait olan şiirin ilk ve son beyitleri şöyle:


Hakka aşık olanlar,
Zîkrullahtan kaçar mı?
Alîm olan cevherîn,
Boş yerlere saçar mı?

Gelsîn marîfet alan
Yoktur sözümde yalan
Emmareye kul olan,
Hayrı şerrî seçer mî?

Gerçek bu söz yarenler
Gördüm demez görenler
Keramete erenler
Gîzlî sırrın açar mı?

Sen bîr koğuk servîsîn,
Hemen şöyle durursun
Sen bîr palaz yavrusun,
Kuş kanatsız uçar mı?

Üftade yanıp tüter,
Bülbüller gîbî öter
Arîflere taş atan
îman île göçer mî?

Muhammed Üftâde hazretleri, 1581 (H.989) senesinde Bursa'da hastalandi. Talebelerini basina toplayip, onlara son nasîhatlerini yaptiktan sonra, Kelime-i sehâdet getirerek vefât etti.
Üftâde'nin; Hutbe Mecmûasi ve Dîvân adli iki eseri vardir. 



Vakitlerini hep ibâdet yaparak geçiren Muhammed Üftâde, tasavvuf büyüklerinin yolunda bulunmayı arzu ettiğinden, bir velînin yanında yetişmeyi çok isterdi. Bu sebeple, böyle bir velîyi hep arar dururdu. Bir gün Karacabeyli Hızır Dede isminde bir velînin Bursa'ya geldiğini ve Ulu Câminin yanında ikâmet ettiğini öğrendi. Huzûruna varıp, talebesi olmak istediğini bildirdi. Onun vefâtından sonra da Şeyh-i Ekber Muhyiddîn-i Arabî Hz. rûhâniyetinden istifâde ederek kalp gözü açıldı, kemâle gelip olgunlaştı. Her nefes alıp vermesinde Allaha hamd eder, Cenâb-ı Hakkı bir an olsun hatırından çıkarmazdı. Lüzumsuz hiç konuşmazdı. Konuştuğu zaman da hikmetler saçar, dinleyenlerin her biri, kâbiliyeti kadar istifâde ederdi. Onun bu konuşmalarını talebesi Azîz Mahmûd Hüdâyî Hz. Vâkiât adli eserinde topladı.